Robert Oppenheimer


Robert Oppenheimer




Oppenheimer ve İnsanlık: Rüzgârı Dizginlemeye Çalışmak



“Kanım dondu,” dedim. Bir film izledim. Üç saat sürdü ama sanki yüzyıllık bir hayatı iliklerimde hissettim. Ne izledim peki? Bir bilim insanının başarı değil, vicdan hikâyesini. Oppenheimer. Sadece bir isim değil, insanlığın


kırılma noktasına verilmiş bir soyad.


Oppenheimer’ın hikâyesi sadece bilimle ya da atom bombasının icadıyla anlatılamaz. Çünkü mesele yalnızca bomba değil; mesele insanın bilgiyle ne yapmayı seçtiğidir. Ve işte tam burada devreye giriyor asıl soru: Bir insan, farkında olduğu bir gücü serbest bıraktığında, o gücün sonuçlarından ne kadar sorumludur?



Suç Nedir? Ve Kimin Omzunda Taşınır?



Hukuk kitapları suçun tanımını yapar: niyet, bilinç, eylem. Ama bir insanın suçunu anlamak için paragraflar yetmez. Oppenheimer’ın durduğu yer, işte bu gri çizgilerin tam ortasıydı. Bir yanda “ülkesini seven bir bilim insanı” olmanın gururu, diğer yanda “kitlesel bir yok oluşun kapısını aralayan kişi” olmanın ağırlığı.


Ama belki de Oppenheimer, suçlu değildi. Belki de yalnızca o çağın rüzgârında savrulan bir yapraktı. İnsan, rüzgârı kontrol edebilir mi? Ya da rüzgârın nereye gideceğini önceden bilebilir mi? Bir düşünce suç mudur? Bir fikir öldürür mü?


Robert Oppenheimer




Gri Yok, Sadece Siyah ve Beyaz mı?



“Gri yok,” dedin. “Sadece siyah ve beyaz.” Çünkü insan ya ister ya istemez. Ya bilinçlidir ya değildir. Kulağa keskin geliyor ama haklılık payı da var. Ne olduğumuz, ne yaptığımızla tanımlanır. Belki gri bölgeler bize rahatlık sağlıyor, belki sorumluluğu üzerimizden atmanın bahanesi oluyorlar.


Ama yine de Oppenheimer’ın hikâyesi tam olarak siyah veya beyaz değil. Çünkü o, son ana kadar kim olduğunu bilen ama neye dönüştüğünü kestiremeyen biriydi. Her şeyin farkındaydı, ama farkında olmak, mutlak kontrol anlamına gelmiyor.



Sorumluluk: Bilmek mi, Yapmak mı?



İnsanlık tarihi, bilgiyle ne yapacağımızı bilmediğimiz anların izleriyle dolu. Oppenheimer yalnızca bilgiye ulaştı. Onu nasıl kullandığımız ise sistemin, devletlerin, liderlerin kararlarıydı. Ama işte asıl yük burada başlıyor: Bilenin susmaması gerekir. Oppenheimer belki çok geç konuştu, belki yeterince direnemedi. Ama bu, onu mutlak bir suçlu yapar mı?


Bir çocuk kibriti çakarsa ve orman yanarsa, biz kibriti icat edenin mi yoksa kibriti tutanın mı peşine düşeriz? Belki de ikisi de sorumludur. Ya da belki ikisi de sadece insandır.


Robert Oppenheimer




Motivasyon: Şimdi Ne Yapacağız?



Bugün hâlâ yeni “Oppenheimer’lar” var. Teknoloji, yapay zekâ, genetik mühendisliği… Bilgi yine kapımızda. Ve biz yine eşiğindeyiz bilinmeyenin. Oppenheimer’ın hikâyesi bir uyarı değil, bir aynadır. Onu izleyip “biz olsaydık farklı yapardık” demek kolay. Asıl mesele şu: Şimdi farklı yapacak mıyız?


Her düşünce bir kıvılcımdır. Zararsız olanı da vardır, yakıcı olanı da. Ama düşüncenin kendisi suç değildir. Onu suça dönüştüren niyet, eylem ve suskunluktur. Oppenheimer belki suçlu değildi, ama yalnızdı. O yalnızlığı hissetmek, onu yargılamaktan daha insanidir belki de.



Son Söz: Sadece Bir İnsan



Oppenheimer bir kahraman ya da katil değildi. Sadece bir insandı. Rüzgâr gibi savrulan, ama savrulurken dünyayı değiştiren biri. Belki biz de bir gün kendi karar anımızla yüzleşeceğiz. Ve işte o zaman, geçmişin yükünü değil, geleceğin sorumluluğunu taşımalıyız.


Çünkü insanlığın ilerlemesi sadece bilgiyle değil, o bilgiyi nasıl kullandığımızla şekillenecek. Ve belki de Oppenheimer’ın ardında bıraktığı en büyük miras bu:

“Şimdi, sen ne yapacaksın?”

 

Yorumlar

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *