OFANSİF MİZAH



Bu yazı tam 30 yıl önce hayatını kaybetmiş büyük mizah yazarı Aziz Nesin'e ithaf edilmiştir.
OFANSİF MİZAH

Nietzsche’nin çok güzel bir sözü var:

“Bütün iyi şeyler güler. Yalvarırım gülmeyi öğrenin.” diye... 

Bizi güldüren şeyler kadar bir araya getiren çok az şey vardır. Gülmek ortak bir dil ortak bir yaradır. Aynı anda kahkaha atmak, aynı anda "evet ya!" demek, tanımadığın birini tanıdık kılar. Mizah, insanlığın duygusal diplomasi biçimidir. Gülmeye başladığımızda, çoğu zaman kendimizi savunmayı bırakırız. İşte bu yüzden ben sadece mizahı değil, ofansif mizahı da savunuyorum. Çünkü bazı şakalar, insanların gıcık olduğu şeyleri hedef alır. Bazılarını rahatsız eder. Bazılarına "Yok artık bunu da söyle(ye)mezsin!" dedirtir. Ama sormamız gereken şu: Neden? Neden bazı şakalar bu kadar sinirlendiriyor bizi?

Ofansif mizah, ismi gereği rahatsız edici olan, tabuları zorlayan, kimilerine göre “çizgiyi aşan” espriler içerir. Özetle bunlar gülmekten suçluluk duyduğumuz türden şakalar. Cinsiyet, din, ırk, engellilik, ölüm, yoksulluk gibi konulara dokunur. Ve evet, bu esprilere gülmek bazen bizi bile korkutur. Ama bu korku, genellikle gerçeklikle yüzleşme korkusudur. Örneğin engelli bireylerle ilgili yapılan bir espri, bize şu soruyu sordurur: "Ben bu konuda gerçekten empati kuruyor muyum, yoksa sadece susarak mı 'saygı' gösteriyorum?" Ofansif mizah, herkesin sustuğu yerde, rahatsız edici bir ses çıkarır. Evet, bazen kırıcı olabilir ama bazen de kırmadan hiçbir şeyi açamazsın. Mizah, bazen o kadar güçlüdür ki, cümleler değil kahkahalar devrim yaratır.

Bazıları der ki: "Bazı konuların şakası olmaz!"

Ölüm mü?

Peki, her gün binlerce insanın ölümüne neden olan savaş kararlarına imza atan ve sayısız insanın ölümüne sebep olan siyasetçiler hakkında sessiz kalanlar, bu konuda bir komedyen bir şaka yapınca mı öfkeleniyor? Gerçek öfkeyi, kurşunun hedefi olmuş bedenler değil de kelimeler mi tetikliyor?

Din mi?

Dini alay konusu yapmak hoş bir şey olmayabilir, tamam. Ama tarih boyunca din adına yapılan işkenceleri, savaşları, yakılan kadınları, susturulan bilim insanlarını nereye koyacağız? Mizah bazen sadece alay etmek değil, bir toplumun kutsal maskesinin ardındaki çelişkileri görünür kılmaktır. Mizah, Tanrı’dan değil; Tanrı adına yetki kullananlardan korkmaz. 

Cinsiyet mi?

Kadınları küçümseyen şakalar elbette eleştirilmeli, ama bazen kadınların da erkeklerin de kendine gülebilmesi, eşitlik mücadelesinde bir olgunluk göstergesi olabilir. Çünkü mizah, ezmeyi değil, aynayı tutmayı amaçlarsa birleştirici olabilir. Kendini fazla ciddiye alan hiçbir fikir gelişemez; gülmeyen hiçbir zihin özgürleşemez.

Millet mi?

Millet kavramını eleştirilemez kılmak, onu idealize edip tüm hatalardan azade saymak, milletin kendisine yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Çünkü millet, tarihsel olarak hem zalimliği hem direnişi, hem ihaneti hem kahramanlığı bir arada barındırır. Mizah da işte bu ikiyüzlülüğü görünür kılar. Kendi geçmişiyle yüzleşemeyen bir millet, geleceğini de sağlıklı kuramaz.

Dil mi?

Dil elbette kimliğimizin bir parçasıdır. Ama dille yapılan hataları, bozulmaları, komiklikleri eleştirmek ya da dil üzerinden yapılan baskılara dikkat çekmek bir saldırı değil, bir uyarıdır. Mizah, dilin yaşayan, değişen, çoğu zaman çelişkili doğasını yansıtarak aslında onu yaşatır.

Bayrak mı? Vatan mı?

Bayrağa ve vatana kutsallık atfedilebilir. Ama bu kutsallık sorgulanamaz hale getirildiğinde, onun adına yapılan her eylem meşru mu olur? Vatanseverlik, "eleştirisiz"lik değil; sorumluluktur. Bayrağın altında yaşanan adaletsizlikleri konuşmak onu küçültmek değil, anlamını derinleştirmektir. Vatanı sevmek, onu şaka yapılmaz bir toprak değil, herkesin onurla yaşayabildiği bir yer haline getirmekle mümkündür.

Şu konumda sormamız gereken şey şudur: Mizah neyi temsil eder?

Mizah bir testtir: Senin sınırın nerede? Ne zaman savunmaya geçiyorsun?
Ofansif mizah bu sınırları yok etmek için değil, gözümüze sokmak için vardır.
Gülmek istemediğin ama sustuğunda da yüzleşmek zorunda kaldığın şeylerle ilgilidir.
Ofansif mizah, bir güç değil, aslında güçsüzlerin silahıdır. Dünyanın adaletsizliğini, eşitsizliğini, ikiyüzlülüğünü gösteren bir aynadır.

Mizahı Yasaklamak, Toplumu Anlamsızlaştırmaktır. Bugün mizahçılara “o konuya girme”, “bu lafı deme”, “bunu espri yapma” diyecek olursak, yarın düşünürlere, sanatçılara, yazarlara da aynı şeyi söylemeye başlarız.

İfade özgürlüğü yalnızca ciddi konular için değil, saçma sapan şakalar için de vardır. Gülmek bir haktır. Bazen en karanlık konularda bile. Gülmekten korkmak saçmalıktır. Güldürmekten de.

Mizah bağ kurar. Ben mizahı, özellikle ofansif mizahı, bir “bağ kurma şekli” olarak görüyorum. Çünkü aynı espriye gülen iki insan, dünyaya aynı yerden bakıyor demektir. Farklı fikirlerde olabiliriz ama aynı şakaya gülebiliyorsak, hâlâ birbirimizi anlayabiliriz. Mizahın gücü burada. Kızdığın birine bile seni güldürüyorsa, artık ona sadece kızamazsın.

Ve belki de bu yüzden, mizah her zaman rahatsız edici olmalı. Çünkü ancak o zaman seni düşündürür.

 



İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *