ARKADAŞ
Arkadaşlar olmasa, her şey çok daha zor olurdu. Bir düşün; hayatın yükünü tek başına sırtlanmak zorunda kalsaydık, her düşüşümüzde elimizden tutacak biri olmasaydı... Belki ayakta kalamazdık.
Hayatta en büyük zenginliğimiz de, en büyük sınavımız da aile ve aşktır belki.
Ama ne zaman ki bu ikisi bizi yorar, ne zaman ki sırtımızı dönecek yer ararız, arkadaşlarımız çıkar karşımıza.
Ama tüm bunlar, arkadaşlarımız sayesinde anlam kazanır.
Çünkü bazen bir bakışı, bir sesi bile her şeyi yerli yerine oturtur; bizi hayata yeniden bağlar.
Yaşarken içinden çıkamadığımız, bizi boğan ailevi ya da aşk acıları…
Kimi zaman bir gece yarısı telefonla, kimi zaman bir kahve köşesinde anlatırız derdimizi.
Onları bir arkadaşımıza anlatırken, bir bakmışız komik taraflarını fark etmişiz.
Güleriz, gözümüzden yaş gelir. Hem acıdan hem kahkahadan.
Belki de sayelerinde içten içe diş bilediğimiz o insanlara karşı öfkemizi yumuşatmışız.
Bir kelimeyle, bir mimikle bile içimizdeki yangını suya dönüştürebilirler.
Aşkta yaşadığımız hayal kırıklıkları, aldığımız yanlış kararlar…
"Keşke"lerle dolu gecelerimizde en büyük şahit yine onlardır.
Bunları anlatırken bir kez daha düşünür, kendi iç sesimizi daha net duyarız.
Belki de o sessiz onayları, omzumuza koydukları bir el bize ayna olur.
Ne yaşadığımızı anlamak bile bazen ancak bir arkadaşın gözünden mümkün olur.
Çünkü insan bazen kendi içini göremez; ama dostun sözü ışık gibidir.
Dayanmamız gereken şeylere, onların verdiği güçle dayanırız.
O güç, sadece fiziksel bir varlık değil; içimizi ayakta tutan bir bilinçtir.
Ve bazen, tamamen yalnız hissettiğimizde, sadece bir tek arkadaş bile her şeyin üstesinden gelmemizi sağlayabilir.
Bir mesaj, bir tebessüm, bir "Ben buradayım" bile karanlıkta elimizi tutar.
Çünkü bazı insanlar ailemizden de, sevgilimizden de daha çok ev gibidir.
Onlarla olduğumuzda maskesiz, olduğumuz gibiyizdir.
Dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardeş, bu en güzel en sıcak duygudur arkadaş...
O yüzden bazı dostluklar kan bağıyla değil, can bağıyla kurulur. Ve işte bu bağ, hayatta sahip olabileceğimiz en kıymetli şeydir.
Muhammed Aksoy
Yunus Emre Kabakılıç
Ben de hep böyle hissettim. Ne zaman zor bir an yaşasam, içimden çıkamadığım bir duyguya kapılsam, hep bir dost eli uzandı bana. Bazen sadece bir “Nasılsın?” mesajı bile yetti. Çünkü bazı sorular vardır, cevabı bile önemli değildir. Sadece biri sormuştur ya hani, işte o yeter.
Kendimi en çok yorgun hissettiğimde, çoğu zaman konuşmadan bile anlayan arkadaşlarım oldu. Sessiz kalmamı dert etmeyen, yanında susabilme hakkı tanıyan insanlar… İşte onlar gerçek dosttu.
Kimi zaman bir yürüyüşte, kimi zaman bir çay sohbetinde fark ettim bazı şeyleri. İçime attığım her şeyi anlattıkça hafifledim. Onlar yanımdayken daha cesur, daha sakin, daha kendimdim. Aileden ya da sevgiliden alamadığım o içten anlayışı, o koşulsuz kabulü onlarda buldum.
İnsan hayatında birçok şey değişiyor. Zaman geçiyor, ilişkiler şekil değiştiriyor, bazıları gidiyor, bazıları kalıyor. Ama dostluk… Gerçek dostluk, hep yerini koruyor. Yorulunca dinlenebileceğin bir yer gibi. Sığınılacak bir liman gibi. En çok da kendin olabildiğin tek yer gibi.
Bu yüzden ne zaman içim daralsa, bir arkadaşıma dönerim. Onun sesinde, yüzünde, kelimelerinde kendimi yeniden bulurum. Çünkü dostluk, bazen sadece birlikte susabilmek bile demek. Hiçbir şey demeden de anlaşabilmek. Sadece varlığıyla iyi gelen insanlar vardır ya… İşte ben onların kıymetini hiçbir şeye değişmem.
Belki de bu yüzden, hayat ne getirirse getirsin, bir dostun varlığıyla daha katlanılır olur. Daha dayanılır. Ve daha anlamlı.
Yorumlar
Yorum Gönder